meyhane
OLURSA OLUR, OLMAZSA RAKI İÇERİZ
Rakı içmek tüm diğer yemek ve içmek kültürlerinden bağımsız, kendine has manifestoları bile zaman içerisinde oturtmuş bambaşka bir gelenektir. Masası, o masaya oturulacak kişi, konuşulacaklar derken aslında tamamen “hadi içelim” diye değil, “rakı içelim” diye kurulan bir cümledir o. Rakı sofrasının olmazsa olmazı sadece mezesi, rakısı, buzu değil, o masaya oturulan dosttur, eştir, yol arkadaşıdır. Kendine dair alışkanlıkları olduğu kadar, gelenekselleşmiş cümleleriyle de bilinir bu sohbet ortamı. Rakı içmenin kimin, nerede, ne için söylediği hep tartışılan klasik sloganları bile vardır.
“En kötü günümüz böyle olsun”la açılan sohbet, derine iner, bir yerlerdeki düğümü, en çok da kalptekini çözene dek sürer. Rakı sofrasında müziğin, dışarıda olup bitenin önemi kalmaz. Zamanı orada donduran, o anda her şeyi dışarıda bırakan kendi başına bir ritüeldir. “Herkesle rakı içilmez” denir en çok. Rakının içte saklı kalanı dışarı usulca çıkardığı, kalpten dile dolanan düğümü çözdüğü bilindiğinden olsa gerek, ona tanıklık edecek kişi daima özeldir. Adabı olan bir kültürdür rakı, kim ve ne için içtiğinle, kiminle içtiğin arasındaki dengeyi koruyan da bu kültürdür zaten. Herhangi bir barda ayakta da içilmez, öylesine bir insanla da. Neyzen Tevfik, rakıyı nasıl içeceksin sorusuna “adam gibi” demiştir. Rakı denince, özgün yorumlarıyla unutulmazlar arasında yer almış Aydın Boysan ise rakı için, “güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içilmeli” sözünü sakınmaz. Meyhaneler bu yüzden ayrıcalıklıdır bir çok mekandan. Sırlar saklar, anılar biriktirir, sözler tutar. Efkar kelimesinin akla getirdiği rakı her nasılsa o efkarı dağıtan, en yakının kalbine emanet eden bir aracıdır. Salt bu nedenle bile meyhaneler gizemlidir aslında. Neşeyle mi kederle mi kurulduğu bilinmeyen bir rakı sofrasının dört duvarı aşan gizli tanığıdır.
Şair Ümit Göksel’in “O halde yarın güneş kızarınca gelirim. Olursa olur, olmazsa rakı içeriz. Olursa devam, olmazsa veda ederiz” sözü de aslında rakı içmenin kendiliğinden olan o zerafeti oldukça iyi tanımlıyor. Rakı sofrası dost meclisinin, yol arkadaşının ağırlandığı, kederin neşeye evrilme şeklinin en güzel halidir. Bu yüzden içmek için değil, bir nedene içmek için rakıdan ve o rakının olmazsa olmazı meyhaneden daha güzel bir seçenek akla gelmez. Tomris Uyar’ın yaz akşamüstleri denince akla getirdiği rakı sofraları da işte bu yüzden ölümsüzdür.
A. Marika Sağlam
Leave a reply